J.G. Ballard İngiliz Edebiyatının
20. yüzyıldaki en rahatsız edici isimlerinden birisi. Sel
Yayıncılıktan "Gökdelen" adı ile çıkan "High
Rise" ile birlikte külliyatının Türkçe'de neredeyse tamamı
yayımlanmış durumda. Ballard'ın edebiyat tarihinde pek az isme
nasip olan bir özelliği var: İsmi İngilizce'de bir sıfat olarak
Collins Sözlüğüne girmiş durumda: Ballardian. Sözlükte
karşısında şunlar yazıyor: "Ballard'ın roman ve
hikâyelerinde betimlenen , özellikle distopyan modernite, iç
karartıcı insan yapımı manzaralar, toplumsal, teknolojik ve
çevresel gelişmelerin psikolojik sonuçlarına benzer ya da
çağrıştıran koşullar için kullanılan sıfat."
Ballard'ın yapıtlarını
değerlendirmek için kendisinden yardım almak gerekli oluyor.
Futuristika'nın bir derlemesi (
http://www.futuristika.org/kultura/edebiyat/ballard/
) işimize yarayacak ip uçları sağlıyor. Bu faydalı derlemede
şunları okuyoruz: "Crash,
High Rise ya da Concrete Island’ı bilimkurgu romanları olarak
görmüyorum, bu çalışmalar modern kurguya hükmeden gerçekçiliğin
bir parçası değil. Aslında sadece tek bir gerçekçi roman
yazdım, o da Empire of the Sun/Güneş İmparatorluğu. Bence
kitaplarım Sade’den gelen ve Genet ya da Celine tarafından
taşınan bir başka mirasa dayanıyor. Edebiyatın kötü çocukları
yani."
"Kendimi
hep bir tür ahlakçı olarak gördüm, yolun kenarında elinde bir
uyarı kartonuyla dikilen bir adam: “Dikkat edin! Tehlikeli
virajlar! Biraz yavaşlayın!” "
Belki
de "Gökdelen"i değerlendirirken en fazla işimize
yarayacak olan cümlesi: "Beni
gerçekten neyin etkilediğini sorarsanız, yazarlardan çok
ressamlardı. Max Ernst, Salvador Dalí, Giorgio di Chirico, René
Magritte. Sürrealistler. Ben onların tuvalde yarattıklarını
kelimelerle yapmaya çalıştım."
Gökdelen'de
en çok dikkat çeken husus bu "resmetme" çabası, çok
detaylı sahne betimlemeleri olan bir senaryo gibi. Ressamlarla
kurduğu yakınlık bilinmese romanın değerlendirilmesi daha da
negatif olabilir.
Gökdelen
müthiş vaatkâr bir açılış yapıyor: "Dr. Robert Laing
sonradan, balkonunda oturmuş köpek yiyorken, son üç ay içinde bu
dev apartmanda gerçekleşen olayları düşündü. Artık her şey
normale dönmüşken, bariz bir başlangıcı olmamasına,
hayatlarını açıkça daha ürkütücü bir boyuta geçiren
belirgin bir noktanın olmayışına şaşırdı. Kırk katlı ve bin
daireli, süpermarketli, yüzme havuzlarına ve bankaya ve ilkokula
sahip -ki hepsi de gökyüzünde metruktu- gökdelen bol bol şiddet
ve kapışma fırsatı sunuyordu."
Ballard'ın
1975'te yazdığı romanın Türkiye'de 2012 yılında yayınlanması
uygun olmuş. Artık Gökdelenin çok sayıda benzerini bizde de
bulmak mümkün. Eğer bu türden toplu konutlardan, özel
güvenlikli, havuzlu, spor salonlu sitelerden birisinde yaşıyorsanız
onun peygamberce öngörülerine hayran kalacaksınız. Bu binaların
vaatleri, reklamları ile içinde yaşanmaya başladıktan sonra
gerçekleşenlerin arasındaki derin uçurumun bundan daha mükemmel
bir tasviri olamaz. Bu sitelerde kısa bir süre sonra komşular
türlü nedenlerle (otopark, asansör, havuz, sosyal tesis gibi
avantaj olarak sunulan değerler nedeniyle) birbirlerini "yemeye"
başlarlar. Düşmanlıklar, kamplaşmalar ve kaçınılmaz bir iç
savaş! Kariyer sahibi, toplumda "saygın" yerler edinmiş
türlü meslek gruplarından koca koca insanların birbirlerine büyük
bir nefret ve kin beslemeye başladıklarına tanık olursunuz.
Ancak
Ballard'ın 1975 yılında bulduğu bu ham elması yeterince iyi
işleyebildiğini, paha biçilmez bir mücevhere dönüştürmeyi
başardığını söyleyemiyoruz. Yukarda bir kısmını
aktardığımız, okuru romanın içine çekmeyi başaran açılıştan
sonra Ballard kendi deyişiyle "Sürrealistlerin tuvalde
yaptıklarını kelimelerle yapmaya" çalışıyor ama
Gökdelen'i edebiyat tarihinin unutulmaz canavarlarından birisi
hâline getirmeyi başaramıyor. Aynı şekilde Gökdelen
"sakinleri"nin, onların içinden seçtiği roman
kahramanlarının süreç içindeki değişimlerine neden olan
psikolojik süreçleri de bize aktarmayı başaramıyor. Kabul
ediyoruz bu "gerçekçi" bir roman değil, ama hep
vurguladığımız gibi gerçekçiliğin zıttı tutarsızlık değil.
Süreç içinde gelişen olayların önemli bir parçası olarak
vurgu yapılan besin ve içki tedariki, suçların ikibin gökdelen
sakinin örtük anlaşması ile polisten ve resmi makamlardan
gizlenmesi, su, ısıtma, elektrik gibi hizmetlerin tümü aksarken
insanların hâlâ gıcır gıcır elbiselerle işe gitmeleri, gibi
yazarın vurguladığı detaylardaki tutarsızlıklar kendi içinde
tutarlı bir roman evreninin okuyucu zihninde oluşmasını
engelliyor. İnsanlar radikal biçimde değişiyorlar ama nasıl
değiştiklerini öğrenemiyoruz. Ballard'ın sürecin görüngüsel
boyutlarını sürekli aynı biçimde betimlemesi romanda fuzuli bir
dolgu malzemesi etkisi yaratıyor. Gökdelende biriken çöpler ve
çöp torbaları, otoparktaki araçların hasar görmesi
betimlemeleri bıkkınlık vermeye başlıyor. Tüm bunları bir
kenara bıraksak bile eleştirisi yapılan modern toplumun belki de
en önemli kurumu olan insanların duygu, düşünce ve psikolojileri
üzerinde belirleyici bir rolü olan "devlet"i, otoriteyi
hiç göremiyoruz. Özellikle de Althuserci bir deyişi ödünç
alırsak, devletin ideolojik aygıtları yok bu modernitenin.
"Sineklerin Tanrısı"nın adası devletin ideolojik
aygıtlarının uzanamayacağı bir noktadır, dolayısıyla böyle
bir eleştiriye muhatap olamaz. Öte yandan 1984 distopyası, tam da
o aygıtın işleyişinin hikâyesidir. Ama gökdelen sakinlerinin
bir yandan dışarıda gündelik hayatlarını hiçbir şey
olmuyormuşçasına sürdürürken toplumsal otoriteden
soyutlanabileceklerini düşünmek mümkün olamıyor. Gökdelen bir
yandan içindeki farklı fiyat kategorilerindeki, farklı olanaklara
sahip daireleri ve bunlardan oluşan katları ile kapitalist toplumun
sınıfsal bölünmüşlüğüne göndermede bulunur, bu bölünmüşlük
temelinde düşmanlıklar, oluştururken, bu sınıfsal yapının
olmazsa olmaz bir parçası olan aygıtı hesaba katmıyor. Sonuç
olarak kitabın pek çekici arka kapak tanıtımı nedeniyle büyük
bir heves ile oturacağınız masadan yarı aç kalkabilirsiniz.
Çeviri
konusunda bir not: "maliyet muhasebecileri" muhtemelen
"cost accountants" karşılığı olarak bire bir
çevrilmiş, romanda kastedilen meslek açısından "denetçi",
ya da "finansal denetçi" daha uygun olacaktır.