28 Eylül 2012 Cuma

J.G. Ballard'ın Gökdelen'i


J.G. Ballard İngiliz Edebiyatının 20. yüzyıldaki en rahatsız edici isimlerinden birisi. Sel Yayıncılıktan "Gökdelen" adı ile çıkan "High Rise" ile birlikte külliyatının Türkçe'de neredeyse tamamı yayımlanmış durumda. Ballard'ın edebiyat tarihinde pek az isme nasip olan bir özelliği var: İsmi İngilizce'de bir sıfat olarak Collins Sözlüğüne girmiş durumda: Ballardian. Sözlükte karşısında şunlar yazıyor: "Ballard'ın roman ve hikâyelerinde betimlenen , özellikle distopyan modernite, iç karartıcı insan yapımı manzaralar, toplumsal, teknolojik ve çevresel gelişmelerin psikolojik sonuçlarına benzer ya da çağrıştıran koşullar için kullanılan sıfat."

Ballard'ın yapıtlarını değerlendirmek için kendisinden yardım almak gerekli oluyor. Futuristika'nın bir derlemesi ( http://www.futuristika.org/kultura/edebiyat/ballard/ ) işimize yarayacak ip uçları sağlıyor. Bu faydalı derlemede şunları okuyoruz: "Crash, High Rise ya da Concrete Island’ı bilimkurgu romanları olarak görmüyorum, bu çalışmalar modern kurguya hükmeden gerçekçiliğin bir parçası değil. Aslında sadece tek bir gerçekçi roman yazdım, o da Empire of the Sun/Güneş İmparatorluğu. Bence kitaplarım Sade’den gelen ve Genet ya da Celine tarafından taşınan bir başka mirasa dayanıyor. Edebiyatın kötü çocukları yani."

"Kendimi hep bir tür ahlakçı olarak gördüm, yolun kenarında elinde bir uyarı kartonuyla dikilen bir adam: “Dikkat edin! Tehlikeli virajlar! Biraz yavaşlayın!” "

Belki de "Gökdelen"i değerlendirirken en fazla işimize yarayacak olan cümlesi: "Beni gerçekten neyin etkilediğini sorarsanız, yazarlardan çok ressamlardı. Max Ernst, Salvador Dalí, Giorgio di Chirico, René Magritte. Sürrealistler. Ben onların tuvalde yarattıklarını kelimelerle yapmaya çalıştım."

Gökdelen'de en çok dikkat çeken husus bu "resmetme" çabası, çok detaylı sahne betimlemeleri olan bir senaryo gibi. Ressamlarla kurduğu yakınlık bilinmese romanın değerlendirilmesi daha da negatif olabilir.

Gökdelen müthiş vaatkâr bir açılış yapıyor: "Dr. Robert Laing sonradan, balkonunda oturmuş köpek yiyorken, son üç ay içinde bu dev apartmanda gerçekleşen olayları düşündü. Artık her şey normale dönmüşken, bariz bir başlangıcı olmamasına, hayatlarını açıkça daha ürkütücü bir boyuta geçiren belirgin bir noktanın olmayışına şaşırdı. Kırk katlı ve bin daireli, süpermarketli, yüzme havuzlarına ve bankaya ve ilkokula sahip -ki hepsi de gökyüzünde metruktu- gökdelen bol bol şiddet ve kapışma fırsatı sunuyordu."

Ballard'ın 1975'te yazdığı romanın Türkiye'de 2012 yılında yayınlanması uygun olmuş. Artık Gökdelenin çok sayıda benzerini bizde de bulmak mümkün. Eğer bu türden toplu konutlardan, özel güvenlikli, havuzlu, spor salonlu sitelerden birisinde yaşıyorsanız onun peygamberce öngörülerine hayran kalacaksınız. Bu binaların vaatleri, reklamları ile içinde yaşanmaya başladıktan sonra gerçekleşenlerin arasındaki derin uçurumun bundan daha mükemmel bir tasviri olamaz. Bu sitelerde kısa bir süre sonra komşular türlü nedenlerle (otopark, asansör, havuz, sosyal tesis gibi avantaj olarak sunulan değerler nedeniyle) birbirlerini "yemeye" başlarlar. Düşmanlıklar, kamplaşmalar ve kaçınılmaz bir iç savaş! Kariyer sahibi, toplumda "saygın" yerler edinmiş türlü meslek gruplarından koca koca insanların birbirlerine büyük bir nefret ve kin beslemeye başladıklarına tanık olursunuz.

Ancak Ballard'ın 1975 yılında bulduğu bu ham elması yeterince iyi işleyebildiğini, paha biçilmez bir mücevhere dönüştürmeyi başardığını söyleyemiyoruz. Yukarda bir kısmını aktardığımız, okuru romanın içine çekmeyi başaran açılıştan sonra Ballard kendi deyişiyle "Sürrealistlerin tuvalde yaptıklarını kelimelerle yapmaya" çalışıyor ama Gökdelen'i edebiyat tarihinin unutulmaz canavarlarından birisi hâline getirmeyi başaramıyor. Aynı şekilde Gökdelen "sakinleri"nin, onların içinden seçtiği roman kahramanlarının süreç içindeki değişimlerine neden olan psikolojik süreçleri de bize aktarmayı başaramıyor. Kabul ediyoruz bu "gerçekçi" bir roman değil, ama hep vurguladığımız gibi gerçekçiliğin zıttı tutarsızlık değil. Süreç içinde gelişen olayların önemli bir parçası olarak vurgu yapılan besin ve içki tedariki, suçların ikibin gökdelen sakinin örtük anlaşması ile polisten ve resmi makamlardan gizlenmesi, su, ısıtma, elektrik gibi hizmetlerin tümü aksarken insanların hâlâ gıcır gıcır elbiselerle işe gitmeleri, gibi yazarın vurguladığı detaylardaki tutarsızlıklar kendi içinde tutarlı bir roman evreninin okuyucu zihninde oluşmasını engelliyor. İnsanlar radikal biçimde değişiyorlar ama nasıl değiştiklerini öğrenemiyoruz. Ballard'ın sürecin görüngüsel boyutlarını sürekli aynı biçimde betimlemesi romanda fuzuli bir dolgu malzemesi etkisi yaratıyor. Gökdelende biriken çöpler ve çöp torbaları, otoparktaki araçların hasar görmesi betimlemeleri bıkkınlık vermeye başlıyor. Tüm bunları bir kenara bıraksak bile eleştirisi yapılan modern toplumun belki de en önemli kurumu olan insanların duygu, düşünce ve psikolojileri üzerinde belirleyici bir rolü olan "devlet"i, otoriteyi hiç göremiyoruz. Özellikle de Althuserci bir deyişi ödünç alırsak, devletin ideolojik aygıtları yok bu modernitenin. "Sineklerin Tanrısı"nın adası devletin ideolojik aygıtlarının uzanamayacağı bir noktadır, dolayısıyla böyle bir eleştiriye muhatap olamaz. Öte yandan 1984 distopyası, tam da o aygıtın işleyişinin hikâyesidir. Ama gökdelen sakinlerinin bir yandan dışarıda gündelik hayatlarını hiçbir şey olmuyormuşçasına sürdürürken toplumsal otoriteden soyutlanabileceklerini düşünmek mümkün olamıyor. Gökdelen bir yandan içindeki farklı fiyat kategorilerindeki, farklı olanaklara sahip daireleri ve bunlardan oluşan katları ile kapitalist toplumun sınıfsal bölünmüşlüğüne göndermede bulunur, bu bölünmüşlük temelinde düşmanlıklar, oluştururken, bu sınıfsal yapının olmazsa olmaz bir parçası olan aygıtı hesaba katmıyor. Sonuç olarak kitabın pek çekici arka kapak tanıtımı nedeniyle büyük bir heves ile oturacağınız masadan yarı aç kalkabilirsiniz.

Çeviri konusunda bir not: "maliyet muhasebecileri" muhtemelen "cost accountants" karşılığı olarak bire bir çevrilmiş, romanda kastedilen meslek açısından "denetçi", ya da "finansal denetçi" daha uygun olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder