Alan Lightman 1948 doğumlu Amerikalı
bir fizikçi, yazar ve sosyal girişimci, yani toplumsal sorunlara
yaratıcı çözümler üzerinde uğraşan bir kişi. Kamboçya'da
eğitim yoluyla kadınların sosyal durumlarını düzeltmek amacını
taşıyan Harpswell Vakfı'nın kurucusu. Massachusetts
Institute of Technology'de
hocalık yapıyor ve bu üniversitenin tarihinde hem Fen hem de
Sosyal Bilimler Fakültelerinde ders veren ilk öğretim üyesi
sıfatını taşıyor. Lightman'in 1993 yılında yayınlanan, Aylak
Kitap tarafından Türkçe'ye kazandırılan "roman"ı (!)
Einstein'in
Düşleri 30
dile çevrilmiş bir çok satar. Ayrıca ABD'de bir çok kolej ve
üniversite'de okutulan, kolej seviyesinde ise en çok okutulan
metinlerden birisi.
Aylak
Kitap, Platon
Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer'in
yakaladığı satış başarısından esinlenerek benzer kulvarda bir
kitap olan Einstein'in
Düşleri'ni
seçmiş olmalı. Lightman, roman olarak sınıflandırılan bu
kitabında ( Library of Congress katalogu kitabı biyografik roman
olarak sınıflandırıyor, dünyanın her yerinde de kurgu olarak
sınıflandırılıyor, ancak her nedense Aylak Kitap bu kitabı
"Popüler Bilim Dizisi" altında yayınlıyor. Tuhaf!)
Einstein'in Görelilik ve Zaman kuramını konu ediniyor. Anlatı
1905 yılında İsviçre'nin Bern kentinde Einstein'in çalışmakta
olduğu İsviçre patent ofisinde başlıyor. Sabahın erken
saatlerinde henüz ofiste kimsenin olmadığı bir zamanda, şafak
vaktinde ofisin tasviri ile. Ancak okuyucu bundan sonra alışılageldik
bir kurgu ve olay akışı beklentisine girmemeli, zira anlatı,
kitabın isminden yola çıkarak Einstein'in düşleri olduğunu
anlamamız gereken bir kaç sayfalık çok sayıda küçük bölümle
ilerliyor. Arada bir kaç bölümde gerçekliğe dönüyor
Einstein'in çalışma arkadaşı ve dostu Michele Angelo Besso ile
olan görüşmelerini izliyoruz. Besso, Einstein'ın yaşamında
önemli bir karakter, zira Ernst Mach'ın çalışmaları ile onun
sayesinde tanışıyor. Einstein henüz meşhur kuramını ortaya
çıkarmamış, ama eşiğinde. Fakat anlatıdan kuramı nasıl
oluşturduğu ile ya da yaşamı ile ilgili bir beklenti de
oluşmasın.
Tipik
bir biyografik anlatı yerine Lightman zaman'ı ele alıyor,
irdeliyor. Zaman'ın olasılıkları üzerinde düşsel ve şiirsel
denemeler veya kısa öyküler demek daha doğru olabilir. Kimsenin
ölmediği bir dünya, zamanın tersine aktığı, ya da insan
ömrünün tek bir gün sürdüğü bir dünyada yaşamak neye
benzerdi? Lightman işte bu tür zaman boyutlu sorular üretiyor ve
bu sorularını yanıtlamaya, okuyucusunu düşündürmeye çalışıyor.
Düşlerin ilki şu varsayım üzerine:
"Farzedin
ki zaman kendi üzerine bükülen bir çember ve dünya hiçbir
değişikliğe mahal vermeden sürekli kendini yineliyor…"
Sonraki
her birisi bölüm başlığı niteliği de taşıyan kimi
varsayımları aktaracak olursak:
"Bu
dünyada zaman, ara sıra bir parça döküntüyle yolu şaşan bir
akarsu, geçip giden bir esinti." , "Bu evrende
zaman, uzay gibi üç boyuta sahip" ,
"Bu
dünyada iki zaman var. Biri mekanik zaman, diğeri bedenin
zamanı…" ,
"Neden
ile sonucun düzensiz olduğu bir dünya burası. Neden bazen
sonuçtan önce, bazen sonra geliyor."
"Dünya,
26 Eylül 1907’de sona erecek. Herkes biliyor bunu."
"Kasabanın
her bölümü ayrı bir zamana bağlanmış."
"Zamanın
durakladığı bir dünya burası"
"Zamanın
hiç bulunmadığı bir dünya. Sadece imgeler var."
"Bu
dünyada insanların bellekleri yok."
"bu
dünyada zaman düzenli değil, kesintili akıyor ve bunun sonucunda
insanlar gelecekten
parçalar
görüyor."
"Bu
hız takıntısı niye peki? Bu dünyada zaman hareket edenler için
daha yavaş geçiyor
çünkü.
Haliyle herkes zaman kazanmak için yüksek hızda hareket ediyor.
"Bu
dünyada zaman tersine akıyor."
"Diyelim
ki insanlar fani değil; ebediyen yaşıyorlar."
"Bu
dünyada hiç kimse geleceği hayal edemiyor."
"İnsan
ömrünün tek bir gün sürdüğü bir dünya hayal edin"
Her
bir bölüm bu varsayımlardan birisinin Bern kentinde 1905 yılında
insanların gündelik hayatlarını, hayata bakışlarını,
amaçlarını, ilişkilerini nasıl etkilediğini örnekliyor.
Bölümler / düşler arasında bir bağlantı yok. Dolayısıyla
küçük öyküler gibi, farklı zamanlarda görülmüş ve kağıda
aktarılmış düşler gibi düşünmekte yarar var.
Türkçe'sinden
yola çıkarak değerlendirdiğimizde bu kitabın bir çok satar
olması biraz ilginç. Konu, kurgu, üslup açısından akıcı,
keyifli bir anlatı değil, en azından Türkçe çevirisi ile.
Dolayısıyla ABD basınında çıkan değerlendirmelerden
alıntılanan "büyüleyici, kışkırtıcı, nefis" gibi
tanımlamalara iştirak edemiyoruz. Tam tersine okuma süreci kesik
kesik, zorlukla, okumaya devam edebilmek için yoğun olmasa da bir
miktar dikkat sardefilmesi gereken bir süreç olarak gerçekleşiyor.
Elbette bu durum, söz konusu görüşlere iştirak etmeyecek okurlar
olmayacağı anlamına gelmiyor. Kuvvetli bir olasılık orijinal
dili olan İngilizcesinin şiirsel bir üslubu olması olabilir.
Nitekim bir yerde "şiirsel vinyetler" tanımlaması
geçiyor. Maalesef İngilizcesi elimde olmadığı için bu varsayımı
sınama şansımız olmadı. Böylesi bir metnin çevirisinde
orijinalinde olan şiirselliği yakalamak zor olabilir. Kimi
okurların eleştirilerinden bazı bölümlerin oldukça ilginç
bulunduğunu ve kendi yaşamlarını o ana dek hiç düşünmedikleri
bir açıdan değerlendirmelerine vesile olduğunu öğreniyoruz.
İngilizce okurların önemli bir kısmı kitaptan coşku ile
bahsediyorlar. "Zaman" kavramının ve olgusunun
kurcalanması açısından önemli bir kitap. Zamana dair şimdiye
kadar düşünmediğiniz boyutları düşünmenize vesile olabilir.
Kuşkusuz bir de Fizikçilerin, Einstein'ın kuramı konusunda
bilgili olanların daha fazla keyif aldıklarını, alabileceklerini
düşünebiliriz. Ama normal okurun kendini kaptırıp gideceği,
eğleneceği, üzüleceği, heyecana kapılacağı çok satarlardan
birisi değil. Konuyla ilgili okurun saatler mertebesinde bir
oturuşta okuyacağı kısalıkta, ama ritmine ve yaklaşımına uyum
sağlayamayacak okuyucunun ise bitiremeyeceği uzunlukta bir metin
bu.
Son
olarak kitabın edebiyat ve bilim dünyası dışında da bir çok
sanatçıya ilham kaynağı olduğunu, kitaptan esinlenilerek oyunlar
yazıldığını, müzikler bestelendiğini, resimler yapıldığını
da belirtelim. Bunu da anlamak zor değil, son dönemlerin fantazi
düşkünü kitleleri için çok verimli bir tarla sunuyor. İngilizce
okuyabilenlerin, bulabilirlerse bir de orijinal metnine göz
atmalarında yarar olabilir.
Ayrıca
şu linklere de bir göz atmakta yarar olabilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder